Hayal Gibi Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Atatürk ve Türk Bayrağı
Meslek Fıkraları Atatur10
Giriş yap

Şifremi unuttum

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» Şeytanlar Kongresi
Meslek Fıkraları Icon_minitimePerş. Nis. 15, 2021 1:49 am tarafından tunayashar

» Gezegenin Yeni İnsanları
Meslek Fıkraları Icon_minitimeSalı Nis. 13, 2021 6:57 am tarafından tunayashar

» Hi ben Tuna
Meslek Fıkraları Icon_minitimeSalı Nis. 13, 2021 6:40 am tarafından tunayashar

» Bize Sevmesini Öğretmediler Sevgili___________
Meslek Fıkraları Icon_minitimePtsi Nis. 30, 2012 11:14 pm tarafından duygu

» Gs'nin Son ve Harika Tezahüratı "Nevizade Geceleri"... mp3 indir
Meslek Fıkraları Icon_minitimeSalı Nis. 26, 2011 10:25 pm tarafından Serdar73

» Samet Aybaba kredi kartıyla kaleci almış !
Meslek Fıkraları Icon_minitimeCuma Şub. 18, 2011 9:01 pm tarafından HayalGibi

» SEOUL HIREMCO F1,F2,X,TITANX ve TURBO-HD için Hazır Kanal Listesi
Meslek Fıkraları Icon_minitimeCuma Şub. 18, 2011 5:44 pm tarafından eleman

» BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN..
Meslek Fıkraları Icon_minitimePerş. Eyl. 09, 2010 5:28 am tarafından neslihan efran

» ahhh ahhh..
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 6:36 am tarafından neslihan efran

» ANLASANA......
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 5:15 am tarafından neslihan efran

» DÜŞKAVURAN...
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 5:11 am tarafından neslihan efran

» HER AŞK KATİLİDİR BİR ÖNCEKİNİN..
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 5:08 am tarafından neslihan efran

» YANLIŞ ANLA BENİ..
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 5:03 am tarafından neslihan efran

» YİTİKLİĞİMİZE...
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 4:59 am tarafından neslihan efran

» Yengeç Burcu (22 Haziran - 23 Temmuz)
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 4:50 am tarafından neslihan efran

» git artık..
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 4:46 am tarafından neslihan efran

» yok daha neler:d
Meslek Fıkraları Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 4:40 am tarafından neslihan efran

» kendimi ihbar ediyorummmm:D
Meslek Fıkraları Icon_minitimeSalı Eyl. 07, 2010 1:26 am tarafından HayalGibi

» Genç Kız ve Cinayet
Meslek Fıkraları Icon_minitimePaz Eyl. 05, 2010 5:20 pm tarafından geceler67

» Facebook Bağlantı Sistemi
Meslek Fıkraları Icon_minitimePerş. Ağus. 12, 2010 4:31 pm tarafından HayalGibi

En iyi yollayıcılar
HayalGibi (888)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
GrkM (303)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
asalet_05 (261)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
hüsna (183)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
neslihan efran (145)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
frenetico_angelo (128)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
CanTanem (66)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
Mv_FLZF (37)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
SfenKs (29)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 
merdogan62 (17)
Meslek Fıkraları Bar_leftMeslek Fıkraları BarMeslek Fıkraları Bar_right 

Anahtar-kelime

+1902  

Anket

Hayal Gibi Forum da en beğendiğiniz bölüm hangisi :)

Meslek Fıkraları Bar_left0%Meslek Fıkraları Bar_right 0% [ 0 ]
Meslek Fıkraları Bar_left20%Meslek Fıkraları Bar_right 20% [ 2 ]
Meslek Fıkraları Bar_left10%Meslek Fıkraları Bar_right 10% [ 1 ]
Meslek Fıkraları Bar_left10%Meslek Fıkraları Bar_right 10% [ 1 ]
Meslek Fıkraları Bar_left30%Meslek Fıkraları Bar_right 30% [ 3 ]
Meslek Fıkraları Bar_left10%Meslek Fıkraları Bar_right 10% [ 1 ]
Meslek Fıkraları Bar_left0%Meslek Fıkraları Bar_right 0% [ 0 ]
Meslek Fıkraları Bar_left0%Meslek Fıkraları Bar_right 0% [ 0 ]
Meslek Fıkraları Bar_left0%Meslek Fıkraları Bar_right 0% [ 0 ]
Meslek Fıkraları Bar_left0%Meslek Fıkraları Bar_right 0% [ 0 ]
Meslek Fıkraları Bar_left20%Meslek Fıkraları Bar_right 20% [ 2 ]

Toplam Oylar : 10

Ziyaretçi Defteri
Meslek Fıkraları Ziyare10
Sosyal yer imi

Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde Hayal Gibi adresi saklayın ve paylaşın

Sosyal bookmarking sitesinde Hayal Gibi Forum adresi saklayın ve paylaşın

RSS akısı


Yahoo! 
MSN 
AOL 
Netvibes 
Bloglines 


Istatistikler
Toplam 1074 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: tunayashar

Kullanıcılarımız toplam 1543 mesaj attılar bunda 699 konu
Kimler hatta?
Toplam 4 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 4 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 181 kişi Ptsi Tem. 31, 2017 7:07 am tarihinde online oldu.
Hayal Gibi Forum Facebook
TopListler

TOPlist

Meslek Fıkraları

Aşağa gitmek

GMT + 4 Hours Meslek Fıkraları

Mesaj tarafından HayalGibi C.tesi Şub. 13, 2010 2:33 am

001. CIA ajanı
ABD Rusya'ya göndermek için gazete ilanı ile ajan aramaya başlamış. Gelen adaylar arasından elemeler sonunda 3 kişiyi eğitmeye karar vermişler. Tüm savaş sporlarını, Rusça'yı, ve aklınıza gelebilecek her türlü sırları öğretmişler. Ve en sonunda bu üç ajandan birisi Rusya'ya gitmeye hak kazanmış. Ajan gece vakti Rusya'ya paraşütle indirilmiş. Ajan indikten sonra paraşütünü saklayıp Rus köylüsü kılığında en yakın köye doğru yola koyulmuş. Köye giderken yolda bir çobanla karşılaşmış. Çobanla muhabbet ederken çoban bir ara sormuş "Arkadaş Amerika'dan ne zaman geldin?" Ajan şok olmuş, reddetmesine rağmen bakmış ki çoban onun Amerikalı değil de Rus olduğuna inanmamış. Dayanamayıp sormuş "Nereden anladın?" Çoban cevap vermiş "Bizim buralarda pek zenci bulunmaz da!.."

002. Konferans
Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken, uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunmuş: “Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim... Ne olur izin verin, bu konferansı da sizin yerinize ben vereyim..." demiş. Bilim adamı öneriyi kabul etmiş. Şoför arka koltuğa geçmiş. Bilim adamı şoförün şapkasını giyip öne oturmuş. Konferansın verileceği salona varmışlar. Şoför kürsüye çıkmış, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapmış; ardından sormuş: “Sorusu olan var mı?” Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri "Var" demiş ve oldukça zor bir soru sormuş. Şoför hiç tereddüt etmeden: "Çok kolay bir soru bu... Şoförüm bile bilir. Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o yanıtlasın!.."

003. İşler nasıl yürür?
Kongre üyeleri bir gün ülkenin ıssız bir bölgesinde kocaman ve terkedilmiş bir hurda deposunu farketmişler. İçlerinden biri “Bir bekçi kiralayalım, buraya sahip çıksın. Birileri gelip burda birşeyler karıştırmasın.” demiş. Böylece bir adamı bekçi sıfatıyla işe almışlar. Ertesi gün bir diğer kongre üyesi: “İyi yaptık da, bir eksik var...” demiş, “... biz bu adama bir iş tanımı vermedik ki adam nasıl çalışacağını bilsin! Ayrıca sonra adamı bir de eğitmek lazım.” Diğerleri onu haklı bulmuşlar. Böylece bekçinin iş tanımını belirleyecek bir planlama departmanı kurmuşlar. Oraya da bu tanımları rapor edecek bir dokümantasyon uzmanı ile bir de bekçi için eğitmen almışlar. Birkaç gün sonra diğer kongre üyesi sormuş: “Peki ama bu bekçiyle iş tanımını yapanlar iyi çalışıyorlar mı, bunu takip edecek biri lazım değil mi?” Böylece bekçi ve eğitmenlerini denetleyecek bir kalite kontrol departmanı kurmuşlar, oraya da bir kalite kontrol sorumlusu ile bu adamların ne yapıp ettiğini rapor edecek 2 tane müfettiş almışlar. Ertesi gün bir diğer kongre üyesi demiş ki: “Peki ama bir bekçi ve peşinden bir sürü denetleyici işe aldık, bunların maaşını kafamıza göre mi vereceğiz? Bekçiye ne kadar, kalite kontrol departmanına neye göre ne kadar maaş verilecek? Bunun bir sistemi olmalı.” Böylece bir muhasebe departmanı kurmuşlar. Oraya da bir muhasebeci, bir bordro memuru ve bütün bu insanların ne kadar çalıştığını, işe geliş gidiş saatlerini takip edecek bir denetleme uzmanı işe almışlar. Ertesi gün bir diğer kongre üyesi sormuş: “Bir bekçimiz var, bağlı olduğu departmanları da kurduk. İyi güzel de, bunlar kendi başına buyruk mu iş yapacaklar? Bunlara bir müdür lazım değil mi? Tabi müdür aldıktan sonra bunun bir de yardımcısı olması lazım.” Bunun üzerine bekçi ve bağlı bulunduğu departmanlar için 1 müdür, 1 müdür yardımcısı, bir de bunlara sekreter almışlar. Birkaç gün sonra kongre toplantısında tartışma çıkmış: “Şu hale bak. Bütçenin 22 bin $ üzerine çıkmışız. Bütün gereksiz harcamaları belirleyip yarından itibaren kesmemiz lazım!..” (Müge Serdar)

004. Mühendislerin çözüm yolu
4 mühendisi taşıyan WV yolda bozulunca, inşaat mühendisi “Söküp yeniden takalım...” Elektrik mühendisi “Sigortalarına bakalım...” Makina mühendisi “Motora bakalım...” Bilgisayar mühendisi “Çıkıp yeniden girelim!..” (Hakan Tuncel)

005. Tabela
Aynı sokağa dükkan açan 3 berber tabelalarını yazdırılar. İlkinin tabelasında “Ülkenin en iyi berberi” yazmaktadır. İkincisi tabelasına “Dünyanın en iyi berberi” yazdırır. Üçüncü tabelada ise şu yer almaktadır; “Bu sokağın en iyi berberi!..” (Fatih Atilla)

006. Acele iş
Adam marangoza gidip 3 ay sonra doğacak çocuğu için bir beşik yapmasını ister ve 2 milyon lira verir. 1 ay sonra beşiğin durumunu görmek için gider. Marangoz “Meşe kuruyor...” der. Çocuk doğar, adam gider; marangoz “Meşe tam kıvamına gelmek üzere, biraz daha bekleyelim...” 1 ay, 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl... Çocuk büyür, evlenir. Eşi hamiledir. Büyükbaba adayı oğlunu çağırır ve beşik meselesini anlatır; “Git o marangoza, selamımı söyle... Sana yetişmedi, hiç olmazsa torunuma yetişsin...” Oğlan gider, durumu anlatır. Marangoz çıkartır cebinden 2 milyon lira verir ve “Git o pezevenk babana söyle, ben böyle aceleye gelemem!..” (Nurcan Törenli)

007. Reklam
Amerikalı çiftçi hiç hoşnut olmadığı çiftliğini satmak için emlakçıdan bir satış ilanı hazırlamasını ister. Bir hafta sonra gittiğinde ilanı okur ve ”Ben bütün hayatım boyunca böyle bir çiftliğe sahip olmak istemiştim...” diyerek çiftliği satmaktan vaz geçer. (Erendiz Kasnak/3000 Fıkra)

008. Reklamın gücü
İşleri kesat geden kör kadın dilenci, önünde dilendiği binada çalışan reklamcıya akıl danışır. Reklamcı tadının göğsündeki “doğuştan kör” yaftasını çevirip, arkasına bir şeyler yazar. Ertesi gün kadına işlerin nasıl olduğunu sorar. Kadın “Fena gitmiyor. Çoğu kişi ‘bravo’ diyerek, oldukça yüklü sadakalar verdi. Ne yazdın sen allah aşkına?” Adam ‘Bugün evleniyorum, ama kocamın yüzünü hiç göremeyeceğim!..’ yazdım...” (İlhan Durusoy - Ahmet Turhan Altıner /500 Temelsiz Fıkra)

009. Patronun davranışı
Amerikalı işadamı Türkiye'de düzenlenen sempozyumdan önce halkın içinde dolaşmaya karar vermiş ve otobüs durağında bekleyen tulumlu bir işçi görmüş. Yanına yaklaşmış ve sormuş: “Patronun sana nasıl davranır?” İşçi “Beni otobüs durağında gördüğü zaman arabasına alır, yemeğe götürür, daha sonra dolaştırır, yeni giysiler alır, akşam yemeğinde lüks lokantada yemek yedirir, akşam evinde içki ikram eder, evinde yatırır ve sabah evime bırakır.” Amerikalı işadamı şaşırmış ve sormuş “Gerçekten bunlar senin başına geldi mi?” İşçi, “Hayır ama, kızımın başına gelmiş!..” (Bekir Çil)

010. Öneri
Bir kimyager, bir biyolog, ve bir elektrik mühendisi elektrikli sandalyede infaz edilmeyi bekliyorlardı. İlk önce kimyager sandalyeye oturtuldu. "Söylemek istediğin son bir şey var mı?" dedi cellat. Kimyager "Hayır, yok!.." diye yanıtladı. Cellat elektrik düğmesine bastı, ama hiçbir şey olmadı. Yasalara göre eğer infaz teşebbüsü başarısız olursa, mahkum serbest bırakılırdı, bu nedenle kimyager bırakıldı. Sonra biyolog getirildi. "Söylemek istediğin son bir şey var mı?" Biyolog "Hayır, bitir şu işi!.." Cellat elektrik düğmesine bastı, ama yine bir şey olmadı, dolayısıyla biyolog da serbest bırakıldı. Sonra elektrik mühendisi çıkartıldı. "Söylemek istediğin son bir şey var mı?" dedi cellat. Elektrik mühendisi: "Evet. Mavi ve kırmızı tellerin yerini değiştirirseniz bu alet çalışır!.."

011. Kemancı
Orkestranın 3. kemancısı... Nefis bir performansı var, ancak yüzünde inanılmaz mutsuz bir ifade... Şef tutar onu 2. kemancı yapar... Performansı biraz yükselir ancak mutsuz ifade sürmektedir. Bu kez orkestranın baş kemancılığına atanır... Aynı mutsuz ifade... Şef sonunda dayanamaz sorar. Başkemancı “İyi de, ben keman çalmak istemiyorum ki!..” (Emel Öztürk)

012. Ticaret
İşşiz adam arkadaşını şık bir takım elbise içinde, ağzında puroyla görünce “N’oldu yahu?.. Lotodan para mı çıktı?” Adam “Yoo... Mobilya ticaretiyle uğraşıyorum...” 2 hafta sonra adam arkadaşını eski püskü giysiler içinde görünce “Eee...şimdi n’oldu? Battın mı?” Adam “Hayır... Evdeki mobilyalar bitti!..”

013. Genetik
Üç genetikçi konuşuyorlarmış. İlki "Ben bir tavukla bir ineğin genlerini birleştirdim. Çok ilginç bir hayvan çıktı ortaya... Hem süt veriyor, hem de yumurtluyor. Ayrıca, eti kırmızı et lezzetinde ve beyaz et kadar sağlıklı..." İkincisi "Ben bokböceğiyle arının genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan böcek pislikle besleniyor ama nefis bir bal yapıyor..." Üçüncüsü "Ben biraz daha zor bir iş yaptım... Hamamböceğiyle karpuzun genlerini birleştirdim... Karpuzu kestiğinizde çekirdekleri kaçıp gidiyor!.." (Hıncal Uluç)

014. Beceri
3 kişi gelmiş kaptanın yanına “Kaptan... İşsisiz... Bize iş verebilir misin?” Kaptan “Ne iş yaparsınız siz?..” Adamların ilki “Benim gözlerim çok keskindir, 100 km. ötesini görürüm.” İkincisi “Benim kulaklarım çok iyi duyar, 100 km. öteden gelen sesleri duyabilirim.” Üçüncüsü “Ben de sıkılırım.” Kaptan üçüncünün kerametini anlamamış ama sormayı da kendine yedirememiş. Almış üçünü de işe. Denize açılmışlar. Yeni tayfalardan ilki “Kaptan 100 km. öteden bir gemi bize doğru geliyor.” İkincisi “Evet... Geminin aşçısı yemek yapaken Tarkan’ın A’acayipsin şarkısını söylüyor.” Kaptan ne diyecek diye üçüncü adama bakmış. Adam boynunu bükmüş “İşte kaptan... Ben yıllardır bu palavracıların saçmalarını dinlemekten sıkılıyorum!..” (Cenk Koray/Rutubet)

015. Meslek
Dört arkadaş golf oynamaya karar vermişler. Üçü erken gelmiş, arkadaşlarını beklerken oğullarını anlatarak övünmeye başlamışlar. Birinci adam oğlunun marangoz olarak başladığı işte şimdi önemli bir inşaatçı olduğunu anlatarak övünmüş. "Oğlum o kadar başarılı ki, geçtiğimiz yıl sevgilisine özel bir ev yaptırıp hediye etti..." demiş adam. İkincisi altta kalır mı? "Benim oğlum, işe araba satıcısı olarak başladı, şimdi önemli bir tüccar oldu. Geçtiğimiz yıl, sevgilisine iki tane özel yapım araba hediye etti..." demiş. Üçüncüsü hemen atılmış: "Benim oğlum borsada broker, o kadar iyi kazanıyor ki geçtiğimiz yıl sevgilisine değerli hisse senetlerinden oluşan bir tahvil portfolyosu hediye etti..." Bu sırada dördüncü adam gelmiş ve hepsinin oğullarını anlattığını öğrenmiş. Adam üzüntüyle başını sallamış: "Benim oğlum son onbeş yıldır berberlik yapıyor, üstelik de eşcinsel..." hemen ardından eklemiş: "Neyse, yine de durumu fena değil, son üç sevgilisi ona bir ev, özel yapım iki araba ve değerli hisse senetleri hediye ettiler".

016. Sınav
FBI eleman alımı için duyuru yapar. Üç kişi başvurur. FBI binasında adayların hepsiyle tek tek görüşmeler yapılmaktadır. İlk adam içeri alınır ve şu sorular sorulur.
- Karını seviyor musun?
- Evet, efendim...
- Ülkeni seviyormusun?
- Evet, efendim...
- Pekala, biz karını da getirdik. Şu anda yan odada. Şimdi odaya gir ve karını öldür!
Adam masanın üzerindeki silahı alır yan odaya geçer. 5 dakika hiç ses duyulmaz. Adam tekrar ilk odaya geri döner. Kravatı gevşemiş, ter içinde kalmıştır. "Yapamayacağım efendim." der ve orayı terk eder. İkinci adam içeri alınır. Aynı sorular sorulur. Aynı yanıtlar. Ve ona da içeri girip karısını öldürmesi söylenir. Adam yapamayacağını söyler ve ayrılır. Son adam girer. Aynı sorular. Aynı cevaplar. Ona da içeri girip karısını öldürmesi söylenir. Adam içeri girer. 5-10 saniye sonra içerden silah sesleri gelmeye başlar. Bam, bam, bam, bam, bam, bam... Derken kısa bir sessizlik ve ardından gürültülü bir cam kırılması duyulur. Adam içeri girer, biraz terlemiştir. FBI personeli sorar:
- Ne oldu?
- Efendim bana verdiğiniz silah kurusıkı çıktı. O yüzden onu pencereden aşağıya atmak zorunda kaldım" (Hasan Çeliktaş)

017. Tetikçi
Mafya babası haraç toplayacak sağır ve dilsiz bir tetikçi bulur. Yeni tetikçi polisin eline geçse de, bir şeyler anlatması pek mümkün olmayacaktır. Baba bir gün haraçların gelişinde bir gecikme farkeder. Tetikçiyi odasına çağırır ve işaret alfabesi bilen bir çevirmen aracılığıyla sorgulanır. Çevirmen işaretle sorar “Para ner’de?” Tetikçi işaretle yanıtlar “Ne parası? Benim paradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi bilmiyorum...” Çevirmen aktarır “Neden bahsettiğininizi anlamıyormuş.” Bunun üzerine baba silahını tetikçinin şakağına dayar “Şimdi sor bakalım para ner’de?” Tetikçi bunun üzerine “Otobüs terminalinde 38 no’lu kiralık dolapta...” Çevirmen “Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş. Ayrıca diyor ki, o tetiği çekmek için kıçınız sıkmazmış!..”

018. Meksikalı balıkçı
Amerikalı zengin bir işadamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika kasabasına uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır ve sorar: “Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı?” Balıkçı, tümünü bir-iki saatte yakaladığını söyler. Yabancı adam bu kez, niçin daha uzun süre kalıp daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini söyler. Amerikalı işadamı merakla balıkçıya kalan zamanını nasıl geçirdiğini sorar. Balıkçı anlatır, “Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğlen de de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalıp, şarap içer, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var senyor...” Amerikalı gerinerek, “Benim Harvard’dan doktoram var ve sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa sürede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylelikle, yakaladığın balıkları aracılara değil doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun.” Amerikalı devam eder, “Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasını terk edip Mexico City’ye, daha sonra Los Angeles’e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York’a yerleşirsin.” Balıkçı düşünceli vaziyette sorar, “Peki senyor, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır?” Amerikalı yanıtlar, “15-20 yıl kadar.” “Peki bundan sonra senyor?” diye sorar balıkçı... Amerikalı güler, “Şimdi anlatacağım en iyi tarafı! Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın!” “Milyonlar?” der. Meksikalı, ”Eee...sonra senyor?” Amerikalı, “Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, akşamları da arkadaşlarınla şarap içip, gitar çalarsın. Nasıl, mükemmel değil mi?..” (Demet Ceylan)

019. İtfaiye
Yıllar önce bir benzin rafinerisinde büyük bir yangın çıktı. Alevler yerden yüzlerce metre yükseğe ulaştı. Gökyüzü, kalın, siyah bir duman tabakasıyla kaplandı. Isı çok yoğundu, öyle yoğundu ki itfaiyeciler arabalarını bir blok öteye park edip yangınla mücadele için ısının azalmasını beklemek zorunda kaldılar. Ama yangın kontrolden çıkmak üzereydi. Birdenbire birkaç blok ileriden bir itfaiye arabası son hızla geldi. Acı bir fren yapıp, yangın yerinin ön kısmına yerleştirilmiş engele çarptı. İtfaiyeciler arabadan atlayıp alevlerle mücadeleye başladılar. Ortak çabalar sonucunda yangın kontrol altına alınabildi. Bu ekip çalışmasını gören insanlar "O ilk itfaiye arabasını süren adam ne kadar cesurdu!" diye düşündüler. Ona işinde öncülük yaptığı için ve cesareti nedeniyle özel bir ödül vermek istediler. Törende belediye başkanı "Gösterdiğiniz üstün cesaretten dolayı sizi ödüllendirmek istiyoruz. Büyük mal kaybını ve belki de can kaybını önlediniz. Sahip olmak istediğiniz özel bir şey varsa, bunu bize söyler misiniz?" dedi. İtfaiye görevlisi cevap verdi: "Evet efendim, yeni bir fren harika olurdu.!" (Bora Çıracı)

020. Sahra
Büyük bir oduncu firması, iyi odunculara ihtiyacı olduğunu duyurur. Ertesi gün ufak tefek, zayıf, çelimsiz görünüşlü bir adam omzunda baltasıyla birlikte kapıda belirir ve işe talip olduğunu söyler. Şirket sorumlusu, adamın görünüşünü pek beğenmez uygun kişi olmadığını söyler. Çelimsiz adam hiç değilse bir şans vermesi için ısrar eder. Bunun üzerine biraz da defetmek amaçlı: “İleride görünen büyük ağaçlardan birini kesip haber ver” der. Çelimsiz adam, beş dakika içinde kapıyı çalıp ağacın tamamen kesilip doğranmış olduğunu gösterir. Şirket elemanı: “Hey bu inanılmaz. Bu kadar iyi ve hızlı kesmeyi nerede öğrendin?” diye sorar. Çelimsiz adam: “Büyük Sahra Ormanı’nda” der. Şirket elemanı: “Büyük Sahra Çölü’nde demek istedin herhalde” dediğinde, çelimsiz adam “Pardon bugünlerde böyle adlandırılıyor değil mi?..” (Ozan Onat)

021. Bilgiişlem işletmeye karşı
Balonla seyahat eden bir gezgin kaybolduğunu anlayınca balonunu alçaltır ve aşağıda tarlaların arasında yalnız gezinen bir adama doğru yaklaşır:
- Afedersiniz bana nerede olduğumu söyleyebilir misiniz?
- Siz şu anda sıcak hava ile hareket eden bir balonunun içinde yerden 10 metre yukardasınız.
- Siz de sanırım bilgi işlemcisiniz...
- Evet ama nasıl bildiniz?
- Zor olmadı. Bana söylediğiniz her şey teknik olarak çok doğru ama, sonuçta hiçbir işime yaramıyor!..
Bu sefer aşağıdaki adam gözlerini kısarak yukarı bakar:
- Siz de işletmecisiniz değil mi?
- Evet ama siz nasıl bildiniz?
- Kolay oldu... Nerede olduğunuzu bilmiyorsunuz, nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz ve benim yardım etmemi bekliyorsunuz. Sizinle tanışmamızdan önceki durumunuzla şu anki durumunuz arasında herhangi bir fark yok ama şimdi durumun sorumlusu olarak beni gösteriyorsunuz." (Deniz Altıntaşlı)

022. Cennet ve cehennemde
Bir firmanın insan kaynakları müdürü ölür. Kapıda bir melek onu karşılar ve şöyle der: ”Size bir şans vereceğiz. 24 saat boyunca cehenneme ve 24 saat boyunca da cennete gideceksiniz. Hangisini daha çok severseniz sonsuza kadar orada kalma şansınız olacak.” İnsan kaynakları müdürü bu fikri gereksiz bulur: “Aslında ben seçimimi çoktan yaptım. Bu yola başvurmamıza gerek yok. Ben cennete gitmek istiyorum.” Melek bunun imkansız olduğunu söyler: ”Buranın da bazı kuralları var. Bu nedenle dediğimi yapmanız gerekir. Sonra seçim sizin.” Müdür çaresiz kabul eder. Bir asansöre biner ve yerin yedi kat altına iner. Bir kapıdan içeri girdiğinde bir bakar ki, yemyeşil bir golf sahasının üzerinde ve bütün sevdiği arkadaşları orada. Şeytan bile çok sevimli ve ona iyi davranıyor. Bütün gün golf oynarlar, beraber yemek yiyip içki içerler. Müdür çok eğlenir ve zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. 24 saat dolunca asansörle yukarı çıkar ve cennetin kapısından içeri girer. Cennet de güzel ama fazla sakin bir yerdir. Bütün gün bulutların üzerinde harp çalıp şarkı söyler. 24 saat dolunca tekrar meleğin karşısına çıkar. Melek sorar: “Evet, kararınız nedir?” Müdür cevap verir: ”Bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama cehennemde daha iyi vakit geçirdim oraya gitmek istiyorum.” Bunun üzerine asansörle yerin yedi kat altına iner. Bir de görür ki her yer çöp dolu, pis bir koku sarmış etrafı. Dün çok eğlendiği arkadaşları da çöpleri topluyor. Şeytana sorar: ”Dün burası bir golf sahasıydı, yemek yedik, içki içtik. Bugün ne oldu, durum neden böyle?” Şeytan cevap verir: ”Dün seninle iş görüşmesi yapıyorduk. Bugün artık seni işe aldık!..” (Fadime Sarıcan)

023. Bitmemiş senfoni
Shubert’in Bitmemiş Senfonisi için bir bilet alan yönetim kurulu başkanı, son anda işi çıkınca biletini şirketin kalite yönetim müdürüne verir. Yönetim kurulu başkanı, ertesi sabah masasında aşağıdaki notu bulur: “Obuacılar uzun bir süre hiçbir şey yapmadan oturdular. Sayıları azaltılmalı ve işleri eylemsiz geçen süreyi azaltacak şekilde tüm orkestraya yayılmalı. Kemancıların 12’si de aynı notaları çalıyordu. Bu gereksiz çalışmayı engellemek için personelde ciddi bir indirime gitmek gerekir. Eğer yüksek ses gerekliyse amplifikatör kullanılabilir. 1/16’ lık notaların diyezlerinin ve bemollerinin çalınması için aşırı çaba harcanıyor. Bu gereksiz bir incelik gibi gözüküyor. Tüm bemol ve diyezler tam çalınabilir veya eğitimli müzisyenler başka yerde istihdam edilerek bu iş için stajyerler kullanılabilir. Yaylıların çaldığı pasajları, sonradan nefeslilerle tekrarlamanın hiçbir anlamı yok. Bu tür pasajların hepsi çıkartılır ve tekrarlar önlenirse, konserin süresi iki saatten 20 dakikaya iner. Sonuç: eğer Shubert yukarıdaki konulara önem verseydi, senfonisini bitirebilirdi!.. (senem keskinarslan)

024. Ampul
Eczaneye gelen hanım:
- Bir tane Penadur ampul verir misiniz?
- Tabii efendim. Kaçlık olsun?
- 100 wattlık olsun!

025. Tecrübe
Mesleğini bir ömür boyu tüm ilkelerine sadık kalarak uygulayan bir ustaya;
- Başarınızın sırrı nedir?
- İki sözcük... Doğru kararlar...
- Peki o doğru kararları nasıl alabildiniz?
- Tek sözcük... Deneyim.
- Deneyiminizi nasıl elde ettiniz?
- İki sözcük... Yanlış kararlar... (Bora Çıracı)

026. Ah gidi ah
Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün yapım ihalesini Japon, Amerikan ve Türkler’den oluşan bir konsorsiyum almış. Tam açılışın yapılacağı sırada kurdela kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmış. Japon; “Gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım!” diyerek harakiri yapmış. Amerikalı; “Gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı!” diyerek tabancasını çekip intihar etmiş. Tüm bunları izleyen Türk müteahhit de derin bir oh çekerek yanındakilere dönmüş: “İyi ki çimento koymamışım! Yoksa ben de bunlar gibi mahvolurdum!..” (Melek Mıdıkoğlu)

027. Reklam
Brooklyn köprüsünde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde “doğuştan kör” yazılı imiş. Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir reklamcı bunu görmüş. Tabelayı almış arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış. Ne olduysa olmuş... Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya para atmaya. Bir cümle yetmiş, onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına... “Güzel bir bahar günü... Ama ben baharı görmüyorum!..” (Orhan Kozan)

028. Mühendis
Bir rahip, bir doktor ve bir mühendis golf sahasının boşalmasını beklemektedirler. Mühendis: ”Bu adamlar ne yapıyor böyle, 15 dakikadır bitirmelerini bekliyoruz.” Doktor: “Bilmiyorum ama hiç böyle bir saçmalık görmedim.” Rahip: “İşte görevli geliyor, onunla konuşalım.” Rahip: “Merhaba, şu anda sahada olan grup ne zaman çıkacak, neden bu kadar yavaşlar?” Görevli: “Onlar kör itfayeciler. Kulübümüzde geçen sene çıkan yangında gözlerini kaybettiler. Bu yüzden istedikleri zaman burada ücretsiz oynamalarına izin verildi.” Rahip: “Ne kadar üzücü, bu akşam onlar için dua edeceğim.” Doktor: “Çok güzel bir fikir, ben de hastanedeki doktor arkadaşlarla konusup onlar için bir şeyler yapabilir miyiz diye bakacağım.” Mühendis: “Bu adamlar neden geceleri oynamıyorlar?” (Hasan Çeliktaş)

029. Kesintisi
Elektrik süpürgesi satıcısı, bir apartman dairesinin kapısını çalmış, kapıyı açan bayana, “Bu elimde görmüş olduğunuz kovanın içinde at pisliği var!” demiş ve bir kova pisliği evin içine doğru savurarak döküvermiş. Sonra da “Hanımefendi, elimdeki elektrik süpürgesi ile 10 dakika içinde bunu temizleyemezsem, hepsini yiyeceğim!” Kadın satıcıya söyle bir bakmış, “Beyefendi, üstüne domates sosu da istermisiniz? Elektrikler kesik de!..“

030. Çalışma
Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi bir metres ya da bir eş edinmenin iyi ve kötü yanlarını tartışıyorlar. Avukat der ki: “Kesinlikle metres daha iyidir. Eğer bir karınız varsa ve boşanmak isterse, bir sürü yasal problem çıkar.” Doktor der: “Bir karınızın olması daha iyidir çünkü eş bir tür güven duygusu verir ve stress düzeyinizi düşürür, bu da sağlığınız için yararlıdır.” Matematikçi der ki; “İkiniz de yanılıyorsunuz. Hem metresiniz hem de karınız olmalı ki karınız metresinizle ve metresiniz karınızla olduğunuzu düşündüğünde siz rahat rahat matematik çalışıyor olabilesiniz!..”

031. Mühendis
Adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür. Kurbağa dile gelir: “Ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim...” Adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. Kurbağa tekrar dile gelir: “Eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım ve seninle 1 hafta kalmaya razıyım...” Adam kurbağayı cebinden çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek yeniden cebine koyar. Kurbağa yalvarmaya başlar: “Eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım...” Adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar. Sonunda kurbağa dayanamaz: “Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. Neden beni öpmüyorsun?” Sonunda adam konuşur: “Bak, ben bir mühendisim. Kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor!..” (Atila Yetgin)

032. Bahşiş
Adam kumarhanenin poker masasında, kendisinden bahşiş isteyen krupiye ile tartışıyormuş: “Ne bahşişi yahu... Kağıtlar kötü geldiği zaman laf kabul etmiyorsunuz. İyi kağıtları da özel olarak seçip vermediğinize göre, bana ne faydanız var ki bahşiş bekliyorsunuz?” Krupiye sormuş: “Beyefendi, siz bir restorana gittiğiniz zaman garsona bahşiş verir misiniz?” Adam “Tabii ki veririm...” Krupiye “Tamam işte... Garson müşterilere yemek dağıtıyor, ben de müşterilere oyun kağıdı dağıtıyorum. Ona bahşiş veriyorsanız bana da vermelisiniz...” Adam bunun üzerine gülmüş: “Ama garson ne istersem onu getiriyor. Sen de şimdi bana bir kupa kızı ver bakalım!..” (Müge Serdar)

033. Vay anasını
Fakir kadın, yetim oğlunu bir zenaat öğrensin diye, bakırcının yanına çırak vermiş. Çocuk altı-yedi gün işe gidip gelmiş, sekizinci gün yok. Usta merak etmiş, birkaç gün sonra kalkıp çırağın evine gitmiş. Kapıyı çocuğun annesi açmış:
- Hayrola usta, bir şey mi var?
- Senin oğlanı merak ettim, ne oldu?
Kadın, burnu bir karış havada cevap vermiş:
- Bizim oğlan işi öğrenmiş, dükkan açacak!
- Yaa, demek bir haftada, benim bir ömür boyu hala öğrenemediğim zenaatı öğrenmiş öyle mi?
- He ya! Bakırı döversin, döversin, kenarlarını bükersin, olur sana tepsi!
- Vay anasını kütürdettiğimin çocuğu, kendi öğrenmekle kalmamış, anasına da öğretmiş! (Sevgi Enginsoy)

034. Kaza
Kaza yerinin etrafını önce polis kordonu sonra da büyük bir meraklı kalabalığı çevirmişti. Gazetesine iyi bir kaza fotoğrafı yetiştirmek isteyen foto muhabiri çemberleri aşamayınca ”Yol verin... Yol verin... Ben kaza kurbanının oğluyum!” diye bağırmaya başladı. Kenara çekilip yol verdiler... Foto muhabiri yaklaştığında arabanın önünde bir eşek yattığını gördü.

035. Onu, bunu
Adamın biri barda kavga çıkardığı için tutuklanmış, mahkemeye hakimin karşısına çıkmış. Hakim sormuş:
- Nerede yaşıyorsun?
- Or’da bur’da...
- Ne iş yaparsın?
- Onu bunu...
- Barda dövdüğün adamı önceden tanıyor musun?
- Şöyle böyle.
- Ne demek yani? Nereden tanıyorsun?
- Or’dan bur’dan...
- Anlaşıldı, götürün bu adamı tıkın içeri!
- Heeeey bir dakika! Ne zaman çıkacağım ben bur’dan?
- Bugün, yarın! (Müge Serdar)

036. Cehennemdeki mühendis
Mühendisin biri ölmüş ve büyük bir yanlışlık sonucunda cehenneme atılmış. Cehennemin konforundan hoşnut kalmayan mühendis bir takım iyileştirmeler yapmaya başlamış. Kısa bir süre sonra cehennem; klimalı odaları, otomatik tuvaletleri, asansörleri, içecek otomatları ve diğer lüksleri ile bayağı rahat bir yer haline gelmiş. Bu arada mühendisin de iyice tanınıp sevildiğini söylemeye gerek yok. Derken, günün birinde cennet meleği, şeytanı aramış: “Selam, cehennemde işler nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?” Şeytan, memnun mesut gülümsemiş: “Ohho.. Biz burada çok iyiyiz. Bir mühendis düştü buraya ki sorma gitsin. İnanılmaz lüks ve konforlu bir yer yaptı bizim orayı. Bir görsen, tuvaletlerimiz otomatik, kola makinemiz bile var.” Melek şaşırır: “Nee! Mühendis mi dedin? O adamın burada olması lazımdı. Çabuk onu buraya gönderin!” Şeytan: “Mümkünü yok! Kadromda bir mühendisin olmasından çok memnunum ve onu burada tutacağım!” diye çıkışmış. Cennet meleği sinirle bağırmış: “Onu çabuk buraya gönder yoksa seni dava ederim!” Şeytan katıla katıla gülerken şunları söylemiş: “Evet, eminin yaparsın! Peki avukatı ner’den bulacaksın?..”

037. Memur
Memurun biri merdivenlerden düşmüş, iki gün komada kalmış. Gözünü açınca "Geçmiş olsun!" demiş doktoru, "... size bir kötü bir de iyi haberim var... Birincisi artık ömür boyu çalışamayacaksınız.." Memur, "Pekii!..Kötü haber ne?.."

038. Boru
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dâir bir tartışma başlar. Kimyacı: “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.” Fizikçi: “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.” Jeolog: “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan, herhangi bir deprem ânında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.” Matematikçi: “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” Antropolog: “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.” diyerek görüşünü bildirmiş. Tartışmalar büyümüş ve kesinlikle sebebi bulamamışlar. Derken ev sahibi içeri girmiş ve ona sobanın yukarda olmasının sebebini sormuşlar. Adam omuzlarını silkmiş ve “Boru yetmedi!..”
demiş.

039. Orkestra
Orkestra şefi, bateristle bir türlü anlaşamıyormuş. Çünkü şefin bütün uyarılarına rağmen baterist bir türlü parçalarda yeterli performansı gösteremiyormuş. Bir gün yine çalışma sırasında şef çok sinirlenmiş ve dayanamayıp herkesin içinde bağırmış: “Bir müzisyen çaldığı enstrümanla bütünleşemiyorsa, hem de uyarıları kulak arkası ediyorsa, o müzik aleti ondan alınır, yerine de eline 2 tane çubuk verilir ve baterist yapılır.” Bunun üzerine perküsyoncular bölümünden bir fısıltı duyulmuş: “O da işe yaramıyorsa elindeki iki çubuktan biri alınır ve orkestra şefi yapılır!..”

040. Danışman
Çoban yol kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inmiş ve çobana sormuş: “Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?” Çoban bir adama bir koyunlara bakmış: “Tamam” diye cevap vermiş. Genç adam arabasına park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış, bir NASA sitesine girmiş, GPS’ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş: “Tam olarak 1586 adet koyunun var” demiş. Çoban: “Doğru” diye cevap vermiş, “... koyununu alabilirsin.” Genç adam koyunu almış ve Jeep’inin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş: “Eğer ben senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verir misin?” diye sormuş. Adam: “Evet, neden olmasın?” diye yanıtlamış. “Sen bir Arthur Andersen danışmanısın.” Adam şaşırmış: “Nasıl oldu da bildin?” Çoban: “Çok basit” diye cevap vermiş, “... buraya çağrılmadan geldin bu bir. İkincisi benim zaten bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden koyun istedin. Üçüncüsü yaptığım hiçbir şeyden anlamıyorsun, çünkü köpeğimi aldın.”

041. Mühendis
Olay Fransa’da geçiyor. Bir papaz, bir ayyaş, bir de mühendis işledikleri çeşitli suçlardan dolayı giyotinle öldürülecekler. İlk önce papazı alıyor giyotinin başına. “Son arzun” diyorlar. “Benim kafamı gökyüzüne bakacak şekilde kesin” diyor. Cellat “neden?” diye sorunca, papaz, “Gökteki meleklere bakarak ölmek istiyorum...” Sırtüstü sokuyorlar giyotine, ipi çekiyorlar, alet çalışmıyor. Yasalar gereği giyotin çalışmazsa suçlu affedilip serbest bırakılıyor. Papazı serbest bırakıyorlar. Sonra ayyaş geliyor. Son arzusu soruluyor. Onu da sokuyorlar. İpi çekiyorlar, gene çalışmıyor. Onu da serbest bırakıyorlar. Sonunda mühendis geliyor. Ona da soruyorlar “Son arzun nedir?” diye. O da diyorki “Ben ilk defa bir giyotin görüyorum. Beni de papaz gibi sırtüstü sokun. Aletin çalışma mekanizması görmüş olurum...” Cellat “Tamam...” diyor. Onu da sırtüstü yüzü yukarı bakacak şekilde sokuyorlar giyotine. Cellat tam ipi çekecek mühendis bağırıyor: “Dur çekme. Arızayı buldum!..”

042. Koku
Her gün öğle yemeği için lokantaya gelen adam kaşığı koklayarak o günün en iyi yemeğini şaşmaz bir kesinlikle bilir ve o yemeği sipariş edermiş; “Hımmm... Bugün karnıyarık nefis... Bana bir porsiyon karnıyarık getirin... Hımm... Bugün patates oturtma nefis pişmiş. Bana bir porsiyon patates oturtma getirin...” Peşpeşe isabetlerin ardından adamın söylentisi yayılmaya başlamış. Bu duruma inanmayan şef garson bulaşıkçının koltuk altına sürdüğü kaşığı adamın sürekli oturduğu masaya koymuş ve beklemeye başlamış. Adam yine gelmiş, kaşığı koklamış ve garsona; “Aaaa... Belkis hanım sizde mi çalışıyor?..” demiş.

043. Mucit
Adamın biri elinde “u” şeklinde küçük bir demir ve iki ucu arasında gözle görülmesi çok zor bir kıl testere ile buluşlara patent veren özel bir şirketin kapısını çalar. Görevliler pek ciddiye almamakla beraber buluşunun ne olduğunu ve nasıl kullanıldığını anlatmasını isterler. Mucidimiz başlar anlatmaya: “Bu gördüğünüz alet son model bir fare kapanıdır. ‘u’ şeklindeki bu kapanın uçlarından birine beyaz, diğerine de kaşar peyniri yerleştirilir. Daha sonra kapan farelerin umumi olduğu bir yere konulur. Peynirleri gören fare kapanın altına gelip, ‘Beyaz peynir mi yesem, kaşar peyniri mi yesem?’ diyerek seçim yaparken, başını mütemadiyen sağa ve sola çevirmek durumunda kalır. Bu esnada göremediği kıl testere başını keser ve fare ölür.” Bu açıklamalardan sonra zeki mucid kendini bir anda kapı dışında bulur tabi ki. Her neyse, çabuk pes etmez ve birkaç hafta içinde şirket yetkilileri ile bir buluşma daha ayarlar. Başlar anlatmaya: “Bu sefer fare kapanından peynirleri kaldırdım, böylece daha ekonomik hale gelmiş oldu. Kullanımı ise aynı kolaylıkta. Kapan farelerin umumi olduğu bir yere yerleştirilir ve kapanın altına gelen fare, kendi kendine sorar ‘Beyaz peynir nereye gitti? Kaşar peyniri nereye gitti?’ İşte tam bu sırada kafasını sağa sola çevirirken, kıl testere tarafından başı kesilir ve fare ölür!..” (Kanat Gezgen)

044. Matematikçi
Matematikçi, fizikçi ve kimyacıdan oluşan bir grubu bir teste sokarlar. Bu üçünü bir odaya kapatıp bir tane de konserve kutusu verip bunu açmalarını isterler. Hiçbir alet kullanmayacaklardır. Fizikçi fikrini söyler: “Şimdi ben bu kutunun en zayıf noktasını bulup oraya şu kadar bir kuvvet uygularsam konserve kutusu delinip açılacaktır.” Kimyacı: “Ben de bir şekilde sürtünmeyi artırarak kutunun sıcaklığını artırırsam genleşmeden dolayı kutu patlayarak açılacaktır.” Matematikçi biraz düşünür ve fikrini söyler; “Farzedelim ki elimizde bir konserve açacağı var...” (“diverjans”/Ek$iSözlük)

045. Akort
Berlin Senfoni'nin viyola grup şefi ağlamaktaymış. Maestro bunu görüp “N’oldu evladım? Nedir derdin?” diye sormuş. Adamacağız; “Çello grup şefi akordumu bozdu!” diye veryansın etmiş. Maestro; “Eee, yapsana akordunu yeniden.” demiş. Viyolacı cevap vermiş: “Hangi teli bozduğunu söylemiyor!..” (“alp turac”/EkşiSözlük)

046. Müzik dükkanında
Viyolacı müzik dükkanına girmiş, "Bana şu akordeonla, yanındaki saksofonu verin" demiş. Dükkancı, "Valla beyefendi, yangın söndürücüyü vereyim de, radyatörü sökemem!.." demiş. (“gxl”/EkşiSözlük)

047. Konser
Şehre trilleriyle meşhur bir viyolacı gelmiş, yer yerinden oynamış. Halk gişenin önünde uzun kuyruklar oluşturmuş, kuyrukta kavgalar çıkmış, millet birbirini ezmiş vs... Konser günü gelmiş, çatmış. Salon hıncahınç dolu, merdivenler, koridorlar, her tarafta insan var. Viyolacı sahneye çıkmış, herkes nefesini tutmuş. Sanatçı viyolasını boynuna dayamış, yayı kaldırmış, başlamış çalmaya... (“gxl”/EkşiSözlük)

048. Rubens Barrichello
Rubens Barrichello küçükken hep viyola çalmak istermiş. Fakat babası, "Rubens, oğlum bir alet çalacaksan böyle kallavi, ele gelen bir şey çal, örneğin kontrbas..." der dururmuş. Rubens de "Bana ne baba ya... Ben illa ki viyola çalacağım..." diye inat edermiş. Bunun üzerine babası, "Oğlum, bari çello çal!.." demiş. İşte "Bari çello... bari çello..." günümüzde "Rubens Barrichello" halini almış. (“nestor”/EkşiSözlük)

049. Viyolacı bilmeceleri

Fark
- Bir fahişe ile bir viyolacı arasındaki fark nedir?
- Fahişe daha çok pozisyon bilir. Ayrıca ritm duygusu da daha güçlüdür. (“meander”/EkşiSözlük)

Fark
- 1 yıldır Hindemith konçerto çalışan viyolacı ile 5 yıldır Hindemith konçerto çalışan viyolacı arasında nasıl bir fark oluşur?
- 4 yıl... (“sturmgewehr”/EkşiSözlük)

Eleme
- Viyola yarışmasında ilk eleme hangisidir?
- Viyolayı ezberden tutmak... (“yao”/EkşiSözlük)

Önlem
- Bir kemanın çalınmasını nasıl engellersiniz?
- Viyola kutusunun içine koyarak...

Fark
- Kemanla viyola arasındaki farklar nelerdir?
- Viyola daha uzun süreli yanar... Viyolanın üstüne daha çok bira koyabilirsiniz... Keman akort edilebilir...

Pianissimo
- Viyolacıya bir pasajı nasıl pianissimo çaldırırsınız?
- Üstüne "solo" yazarak...

Minör ikili
- Minör ikilinin tanımı nedir?
- İki viyolacı ünison çalıyor ...

Fark
- Viyolacıyla çamaşır makinesi arasındaki fark nedir?
- Vibrato... (“yao”/EkşiSözlük)

Entonasyon
- Bir viyolacının entonasyonunun kötü olduğu nereden anlaşılır?
- Arşenin hareket edip etmemesinden... (“yao”/EkşiSözlük)

050. Onikibin Frank
Paris'in ünlü müzikholüne gitti, müdürün karşısına çıktı:
- Efendim ben, masaj uzmanıyım. Bu alanda benim gibi bir uzman daha bulamazsınız.
- Memnun oldum. Bize niye geldiniz?
- Ayda onikibin Frank karşılığında, müzikholünüzde çalışan bayan sanatçılara masaj yapmayı öneriyorum.
Müdür gülümsedi:
- Onikibin Frank’ı peşin verirseniz, hemen başlayabilirsiniz!
HayalGibi
HayalGibi
ADMİN
ADMİN

Tuttuğu Takım : Galatasaraylı
Ruh Hali : Keyifli
Başak Keçi
Mesaj Sayısı : 888
Rep Gücü : 2394
Başarı Sistemi : 6
Kayıt tarihi : 06/07/09
Yaş : 32
Nerden : Kocaeli

https://hayalgibi.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz